Haritadaki kabukları seçerek orayla ilgili yazıya rahatlıkla ulaşabilirsiniz.

Kapadokya Turu 3. Gün

Posted By: cowabunga - 12:36

Share

& Comment




Akşam Robertla tanıştık. O sarışın arkadaş. Demiştim ya yolu bizden biraz uzun diye. Çok değil Avusturya'dan Avusturalya'ya gidiyormuş ;) Sabah baktık kaçmamış oturalım birlikte kahvaltı yapalım muhabbet edelim dedik.





Ufak kare bi tavam vardı,  iki çıra ateş yaktık hemen.
Bakkaldan 2-3 yumurta, peynir falan derken mükellef bi kahvaltı sofrası yaptık soframızı. Kahvaltımızın sonlarına doğru Robert notebook unun başında sesler gelmeye başladı ne oldu demeye kalmadan doğum günü kutlamalarını duyduk.
Meğerse o gün doğum günüymüş ve tur boyu ilk defa bir kamping alanında kalıyormuş. Bizim canımızın sıkılıp Kayseriden çıkmamız ve tek kampingde geçirdiğimiz günün, Avustuya-Avusturalya yolcusunun ilk kamping gününe denk gelmesi gerçekten mükemmel bir karşılaşma oldu. O anlar aşşağıdaki vidyoda.


Ona içine balon şişirip yerleştirilebilen, bezden kapadokya balonu verdik. Zaten ağırlık herhangi birşeyi taşıyamazdı.









 Mekan sahibi abi bize çizdiği rotanın aynısını ona anlatıtı görmesi için. Biz zaten birlikte dolaşma niyetindeydik. Çoğu gezdiğimiz yerleri birlikte bir daha dolaştık... Kendisi zaten Arkeolog olduğundan 20.yy parçalarından çok modern olan eserler daha çok dikkatini çekti.
Müze ve sallanan köprüden sonra çok oyalanmayıp yola koyulduk..



Dere tepe düz gidiyoruz...





Yokuşlar çıkıp iniyoruz...

Sohbet muhabbet bir yandanda Robert'ın güneş enerjili radyosu derken yavaştan acıkmaya başladık. Henüz yakında yerleşim yeri yok. Haritaya baktığımızda yakında Mahmattatarlılar diye bir yer gösteriyor. (Mahmattatar! evet gerçekten çok şaşırmıştık bu adı duyduğumuzda-gerçi hala çok sıradan gelmiyor :D ). Bir yokuş daha çıkıp indikten sonra orada Bereket abiyle karşılaştık. Bakkal sordu Yavuz önce. Sonra nerden geldik nereye gidiyoruz diye konuşurken yabancı mı bunlar diye bizi işaret etti. Robert'ı anlattık nerden geldi nereye gidiyor derken 'Almanca biliyordur, onların ana dili Almanca' dedi ve başladılar Almanca muhabbete. Biz şaşkınlıkla Yavuzla birbirimize bakarken abi muhabbeti ilerletmiş, sana burdan bi kız alalım yerleş buraya kadar getirmişti :). Neyse dedi şimdi siz ilerden sağa dönün, biraz ileride kahveyi göreceksiniz. Orada uzun bir masa var. Birisinin annesi vefat etmiş (Allah rahmet eylesin). Hayır maksatlı köyde iftar yemeği veriyormuş (Nur içinde yatsın).
Orada bekleyin benim yolladığımı da söyleyin bir güzel yemek yeriz birlikte dedi. Teşekkür edip tarif ettiği yere gittik, tüm köy neredeyse orada. Selamlaştık ufak bir tanışma faslından sonra bizi masanın en başına oturttular. Robert'ında geldiği yeri öğrenince başladılar Almanca muhabbete. Yavuzla biz ŞOK ! 8-0 ... Epey bi muhabbet ettiler o sırada biz turist kaldık tabi. Epeyde şaşkın. Meğer, neredeyse bütük köy bizim Almancılardanmış. Birçoğunun hayatının büyük bir kısmı Almanyada geçmiş. Tahmin edebileceğiniz üzere yaş ortalaması epey bir büyük. Vakit yaklaşıp yemek dağıtımına başlanınca, yardım etmek için ne kadar uğraştıysak da yerimizden kaldırmadı kimse bizi ve epey zengin bir menüyle doyurduk karnımızı. Hatta bünyede depo edebileceğimiz neresi varsa doldurduk :) Öyle iyi geldi ki o yemek...


 Yemekten sonra havada iyice kararmaya yüz tuttu. Yavaştan izin istedik, bırakmak istemediler bizi. Özelliklede Robert'ı misafir etmek istediler; ama Robert istemedi (biz rotamızı epey değiştirdip Ankara - Kayseri yoluna çevirmiştik Robertla birlikte yol alalım diye, ondan olsa gerek) ve başladık akşam sürüşüne. 
 Akşamların en ünlüleri kim arkadaşlar (Fethiyeden hatırlayın/ ipucu; Ali)?
 Köpekleeerrrr... Eveeeettt...
 Gece sürüşü modundayız. Havanın, yıldızların ve ambiyansın tadına varıyoruz. Robert da ilklerine gece sürüşünü ekliyor. Muhabbet sohbet gidiyoruz ve ileride... Eveet neyi koruduğunu bilmediğimiz köpekler. Yine ensemizdeler. Ama bu sefer seçilen Ali değil, Yavuz! üçümüzde NoS a bastık hadi biz çabuk hızlandıkta Robert o yükle nasıl bastı hayret. Biraz aynı deparla gittikten sonra yine bir gülme krizi tuttu beni XD Robert'ı da öyle. En hızlı sürüş bu oldu dedi. Bu sefer rengi az değişen yavuzdu ;)
Gerçekten çok ve dolu şeyler yaşadık. Hiç bir günmüş gibi değildi. Kahvaltı yaparken sigara muhabbeti yapmıştık. İçmiyormuş. Biraz daha birlikte gittikten sonra ayrılacağımız kavşağa geldik. Çektik bir köşeye oturduk. Böyle bir garip olduk hepimiz. Robert'ın biraz kızardığını görmek çokta zor olmadı, bizede burukluk çöktü. Yavuz bir sigara yaktı, Robert da bir tanede bana ver dedi. Yaktı sigarasını. Bende gittim yol defterimi aldım, uzattım Robert'a ne istiyorsan hangi dilde istiyorsan yaz birşeyler dedim. O da kendi dilinde içinden ne geçiyorsa yazdı. Sigaralar bitti. Ayrılma vakti geldi. Duygu seliyle sarıldıp iyi yollar diledik birbirimize.


 Sonra o yoluna devam etti. Turunu tamamladı. Arada skype dan görüştük. Halada görüşüyoruz tabi ama bu sefer ziyaret sırası bizde ;)
 O an ayrılırken o kamp atıcak bi yer bakmaya gitti, bizde Kayseri yoluna devam; ama gece oraya varmayı o kadar istedik ki bu isteğimiz bünyede sıkıntı yaptı. Şöyle ki; bi kere daha epey epey yolumuz vardı. Git git git yol bitmiyor, enerji ters orantılı... Ufak bir anektod Yavuz gece körü! Bende o an öğrendim, birde fiziksel zorlanmayla yorgunluk birleşip mental yorgunlğa dönmesi yetmezmiş gibi bu savaşımıza birde Yavuzun tekerinin patlaması eklenmesin mi! Patlak doldurucu sıvı böyle kritik anlarda işe yarar mı? TABİKİDE HAAAYIIIIRRRR... Nerdeyse 0 havaya yakınlaştı. Gidebildiği yere kadar zorladı kendini bisiklet iyice yavaşladı. Karşıda bir benzin istasyonu bulduk! Havayı fulledik ama nafile. Bir sonraki benzin istasyonuna kadar ancak gittik. Birton otostop çabası... Ama nafile. Sinirlerde bedenler kadar yoruldu... Şu saatte şurada olcam diye kafaya takmamak lazımmış demekki... Benzin istasyonunun köşesine doğru yol aldık mecbur. Ufacık çim kaldırıma çadırımızı kurduk, bisikletleri bağladık. Kurulanma kağıt havlularımızdanda yastıkları yaptık. Artık ölügibi kalıp yorgunluk atma vakti..... Derken Yavuz sıçradı. Taş gibi birşeyi almaya çalışması, taşın hareketlenip bok böcüsüne dönüşmesiyle gecenin son şakası yaptı kendini. XD İyi titretti, iyi güldürdü yatmadan önce. Sonra o dışarı, biz uykuya...

   Ertesi sabahsa erkenden kalkıp toparlandık ve artık geri düş macerasınıda sonucuna ulaştırdık.. ;)



                     Kapadokya Turu İkinci Gün                         
















© cowabunga

Bu sitede tarafımızca üretilen her türlü görsel, işitsel ve tüm veriler 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserlerini Koruma Kanunu Gereği Telif Hakkına tabidir. Bu veriler/ürünlerin kullanım şartları için buraya tıklayınız
.

0 yorum :

Yorum Gönder

Yorumlarınızla yanımızda olduğunuz için teşekkürler.
Yorumunuz en kısa zamanda kötü içeriğe karşı denetlenip yayınlanacaktır.

Copyright © 2015 Beş Parasız Dünya Turu!

Designed by Templatezy